TÜBERKÜLOZ (Verem Hastalığı) hakkında bilgi veren konuşmacılar, hastalığın tarihçesi, tanınması ve tedavi yöntemleri üzerinde durdular.“Binlerce yıldır varlığını sürdürmekte olan ve 1882 yılında etkeni, 1950’li yıllarda da etkili ilaçları bulunan verem hastalığı (tüberküloz), günümüzde hala bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Etkili ilaçların bulunmasıyla birlikte hastalığın tedavisinde büyük ilerleme kaydedilmiş ancak, sonraki yıllarda ilaçların düzenli kullanılmayışının sonucu olarak ilaçlara karşı direnç gelişmeye başlamıştır. Günümüzde küresel anlamda tüberküloz hastalarının sayıları artmaktadır. Bu artıştan büyük oranda sahra altı Afrika ve Güneydoğu sorumludur. Dünyadaki hastaların % 95 i, ölümlerin % 98 i gelişmekte olan ülkelerdedir. Yine bu ülkelerdeki hastaların %75’i üretken çağ olan 15–50 yaş dilimindedir. Dünyada her yıl 8–10 milyon verem hastası ortaya çıkmakta 2–2,5 milyon insan veremden ölmektedir. Dünyada tüm hastalıkların % 2,5’nun ve önlenebilir ölümlerin % 26’sını verem hastaları oluşturmaktadır. Ülkemizde verem hastalığı geçen yüzyılın ilk yarısında önemli bir ölüm nedeniydi. 1950’li yıllardan itibaren yürütülen yoğun VEREM SAVAŞI çalışmaları sonucunda durum değişmiştir. Ülkemiz için verem artık önemli bir ölüm nedeni değildir. Ancak Türkiye’de 10–20 milyon arası bir nüfusun %10’unda yaşamlarının bir döneminde verem hastalığı gelişecektir. Bu nedenle ülkemizde daha uzun yıllar verem hastalığı ile savaşmamız gerektiği açıktır.”Konuşmacılar verem hastalığının insanlara bulaşması ile ilgili şu görüşlere yer verdiler. “Verem hastalığı en çok akciğerlerde yerleşmekle birlikte, karaciğer zarı, lenf bezleri, kemikler, karın zarı, böbrekler, üreme sistemi, kalp zarı ve gırtlak vb. diğer organlarda ortaya çıkabilir. 15 günden fazla süren öksürük, balgam çıkarmak, kanlı balgam, ateş, gece terlemesi, zayıflama, iştahsızlık, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, yan ağrısı veremin başlıca belirtileridir.” |